30 Nisan 2007 Pazartesi

TÜRK GECESİ - İZMİR KÖFTE


Ben köfteyi çok severim. Eskiden et yerine köfte yemeyi tercih ederdim. Hala köfteyi çok seviyorum ama eşim et yemeklerini çok sevdiği için ben de artık et yemeye alıştım. Köftenin yeri yine de ayrıdır. Egede doğmuş büyümüş biri olarak benim için İzmir köfte daha da özeldir. :) Eşimde bu yemeği sevdiği için sık yapıyorum. Arşivimde olması gerektiğini düşündüğüm için tarifini vermek istedim.

Malzemeler:
  • Yarım kilo kıyma
  • 6 adet patates
  • 3 adet sivri biber
  • 4 adet domates
  • 1 adet soğan
  • Yarım bayat ekmek içi
  • Kızartmalık sıvı yağ
  • Maydanoz
  • Tuz, karabiber, kuru nane, kekik

Yapılışı: Ekmek içini ufalayın, soğanı rendeleyin, maydanozları yıkayıp doğrayın. Tuz ve baharatlarla birlikte kıyma ile beraber hepsini yoğurun. Patatesleri soyup, yıkayıp, elma dilimleri yapın. Kızdırılmış yağda önce patatesleri kızartıp borcam tepsiye alın. Sonra köfteleri kızartın ve patateslerin üstüne yerleştirin. Biberleri yıkayıp, 6 parçaya bölüp tepsiye dizin. Domatesleri rendeleyip 1 su bardağı su ekleyip tepsinin üstüne dökün. Tuz serpiştirip, ~200 derece fırında köftelerin üzeri kızarıncaya kadar (yaklaşık 20-30 dakika) pişirin. Yanına pilav ve cacık servisi ile sunabilirsiniz. Afiyet olsun.

NOT: Dün akşam yemeği için yaptım izmir köfteyi. Eşim saat 8:30 gibi evdeydi. Sofraya oturmadan fotoğraf makinesi nerde, yemekleri çekicem dedim. Arabın derdi kırmızı pabuç derler ya benimki de blog. Sonunda kavuştum makineme ay pardon kocağıma! Geçen bir haftanın acısını çıkarmam gerek ama öyle değil mi ? :)


29 Nisan 2007 Pazar

BU AY (MAYIS) HANGİ BALIKLAR LEZZETLE YENİR?

Balık delisi bir aile olarak buzdolabımızın kapağında asılı bir balık takvimimiz var. Oradan hangi ay hangi balık lezzetle yenir takip ederiz. Siz sevgili dostlarım için de o takvimi koymak istedim bloguma. Ama formatı uygun olmadığı (okunamayacak kadar küçük oluyor blogda) için şimdilik koyamıyorum. Düzenleme yapıp güzel bir formata dönüstürünceye kadar bu ayın balıkları diye bir yazı yazayım dedim.

Bu ayın lezzetle yenilebilecek tuzlu su balıkları: Gümüş, Mezgit, İzmarit, Mersin, Morina

Bu ayın lezzetle yenilebilecek tatlı su balıkları: Levrek, Kefal, Yılan

HAYIR: Palamut, Torik, Orkinos, Çinekop, Sarı Kanat, Hamsi, Sardalya ve Alabalık yenmemelidir.
Bunlar dışındaki balıklar da yenebilir ama lezzetli olduğu ay Mayıs değildir.


NOT: Balıkların resimlerini ve pişirme önerileri de en kısa zamanda ekleyeceğim.
Mavi Pire'nin dikkati sayesinde düzeltmeler yapılmıştır. Teşekkürler Sinemciğim. :)

26 Nisan 2007 Perşembe

SESSİZLİK VE YANLIZLIK

Uzun süredir yazamadım. Lama'cım merak etmiş. Ben de bir açıklama yazısı yazayım dedim. Bu aralar işlerim oldukça yoğun. Siz sevgili dostlarımın bloglarına bile bakmaya ve yorum bırakmaya fırsatım olmuyor. Ama asıl problem ise fotoğraf makinemin olmaması. Eşim iş seyahati için geçen pazar Portekiz'e gitti. Tabii fotoğraf makinesini yanında götürdü. Her ne kadar ben biraz mızmızlanıp ya bloga ne koyucam falan desemde onun götürmesi en doğrusuydu. :) O nedenle ben makinesiz kaldım. Evde de yalnızım. Yemekleri bir başına yemek de hiç zevkli olmadığı için tembellik yapıyorum ve yemek yapmıyorum pek. Yalnızlık zor birşey ya. Eşim önümüzdeki pazar akşamı kısmetse dönüyor (OLEY). İşlerimi de yoluna koyarsam yeni tariflerle sizlerle olucam.
Sevgili Lama siz ITU'lülerin (ben, Minik Kuş, Calimero ve Mavi Pire) hızına yetişilmiyor dedi. Nazar değdi bize. Mavi Pire yine güzel ve değişik bir tarif ile ses vermiş. Calimerocum da gezip gördüğü güzellikleri resimlemiş. Minik Kuşum ve benden ses yok. Okulun son haftaları olunca yoğunluk hakim ikimizde de. Daha sonra acısını çıkarırız bu günlerin. :)
Herkese işlerinde kolaylıklar diliyorum. Bütün blog dostlarıma sevgiler...

20 Nisan 2007 Cuma

TÜRK GECESİ - KARNIYARIK


Efendim sıradaki yemek benim çok severek yediğim karnıyarık. Eşim ve ben bayılırız patlıcanlı yemeklere. Hal böyle olunca da bol bol patlıcan yemeği yapmaya çalışıyorum. Daha önce de patlıcanla bohçalanmış köfte tarifi vermiştim. O da çok lezzetli. Denemenizi tavsiye ederim.
Malzemeler:
  • 4 adet patlıcan
  • 4 adet domates
  • 1 adet biber
  • 250 gram kıyma
  • 1 adet soğan
  • 1 baş sarımsak
  • Sıvı yağ
  • Tuz, karabiber, kekik, kuru nane, ...

Yapılışı: Önce patlıcanlarımızı alacalı soyup, ikiye bölüp tuzlu suda 10 dakika kadar bekletiyoruz. Bekleme esnasında kıymayı hazırlıyoruz. Soğanı soyup yemeklik doğruyoruz. Sarımsağı soyup küçük doğruyoruz. 3 adet domatesi rendeliyoruz. Soğanı ve sarımsağı az yağda kavuruyoruz. Sonra kıymayı da ekleyip kavurmaya devam ediyoruz. Kıyma kavrulduktan sonra rendelenmiş domatesi de ekliyoruz. 10 dakika kadar hep beraber kavuruyoruz. Ocaktan indirmeden önce tuz ve istediğiniz baharatları ekliyoruz. Patlıcanları tuzlu sudan alıp kurulayıp, kızgın yağda her iki yüzünü de kızartıyoruz. Fırın tepsisine patlıcanları dizip, ortalarını açarak kıyma karışımından koyuyoruz. Üstlerini domates ve biber ile süslüyoruz. Yarım bardak su ekleyip ~200 derece fırında üzeri kızarıncaya kadar pişiriyoruz (25 dakika kadar). Yanında da pilav ve cacık ile afiyetle yiyiyoruz. :)

16 Nisan 2007 Pazartesi

MOZAİK PASTA

Sevgili Ebru'nun (Ebrulitatlar) sayfasında görmüştüm geçen hafta içinde. Çok uzun süredir yemediğim için çok canım çekti ve hemen yaptım. Ebru'nun tarifine burdan ulaşabilirsiniz. Aslında annemlerin yumurta da kullandığını hatırlıyorum mozaik pastada ama ben Ebru'nunkini sevdim. Daha hafif bir tarif. Memnun da kaldım. Çok teşekkürler Ebru'cum.
Ben çifte kavrulmuş biskuvi tercih ettim. Ek olarak ben içine (eşimin özel isteği üzerine) kuru incir de koydum. Çok yakıştı. Babamın kendi elleriyle bağımızdaki ağaçtan toplayıp hazırladığı kuru incirin tadı bir başka.
Pazar günü bir workshop'a katılacaktım, evden çıkmadan çok kısıtlı bir zamanda yaptım mozaik pastayı. Eşim mutfakta beni yaparken yakalayınca çok güldü. İki arada bir derede pastaya kalkıştım diye tebrik etti. Benim bahane hazır, akşama gelince hazır olsun. :) Koşturmaca içinde yapıp dolaba koyup çıktım. O nedenle sadece yuvarladım, başka şekil veremedim. Önemli olan lezzeti, şeklin ne önemi var canım. Akşam eve gelince çayın yanında afiyetle yedik, süper oldu. İyi ki yapmışım. Hatırlattığın için tekrar teşekkürler Ebru'cum...

14 Nisan 2007 Cumartesi

BEĞENDİ

“Beğendi” eşimin çok sevdiği yemeklerden biridir. Daha önce hiç yapmayı denemedim. Kayınvalidemin meşhur yemeklerindendir. O nedenle hep o yapar biz yeriz. :) Ama Calimero’nun sayfasında görünce ben de denemeliyim diye düşündüm. Eşime sürpriz olsun diye ona söylemeden dün akşam kalkıştım yapmaya. Calimero’nun tarifinden farklı bazı değişikliklerle yaptığım “beğendi” gerçekten çok güzel oldu. Eşime yemekte ne olduğunu söylemedim, tahmin etmesini istedim. Tabii ki hiç aklına bile gelmedi “beğendi” yapacağım. Çok şaşırdı. Tadına baktı, sonra hiç ses etmeden hapır hupur yedi. Çok sevdiği yemekler olunca nefes almadan yemek yer kendisi. O zaman dedim ki benim beğendi gerçekten güzel olmuş. Ben de heyecanla tadına baktım. Süper olmuştu. Kayınvalidemden alışık olduğumuz lezzetten hiç farkı yoktu. Zevk için de yedik “beğendi”mizi. :) Gelelim tarifine.

İçindekiler:
  • 250 gram kuşbaşı doğranmış et
  • 4 adet patlıcan
  • 3 çorba kaşığı un
  • 4 çorba kaşığı tereyağı
  • 1 su bardağı süt
  • 1 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri
  • 1 adet soğan
  • 1 adet limon
  • 2 yemek kaşığı salça
  • 2.5 bardak sıcak su
  • Tuz
  • Karabiber


Yapılışı: Önce soğanı kuşbaşı doğrayıp 2 çorba kaşığı tereyağında kavuruyoruz. Kuşbaşı doğranmış etelerimizi de ekleyip 10 dakika kadar kavurmaya devam. Salçayı ekleyip 2 dakika kadar kavurun, sonra tuz, karabiber ve 2,5 su bardağı sıcak suyu ekleyip kaynamaya bırakıyoruz. Ben etin çok pişmiş olmasını istediğim için ilk önce bu işlemleri yapıp, patlıcanla ilgili işlemleri yaparken et iyice pişsin diye düşündüm. Benim dolabımda közlenmiş patlıcanlarım vardı. Annem sağ olsun geçen yaz bolca patlıcan közleyip, poşetleyip dondurucuya atmıştı. Ben onlardan bir poşet kullandım. Patlıcanlarım hazırdı. İşim biraz kolay oldu. Siz patlıcanları ister fırında ister ocakta közleyip temizleyin. Patlıcanları beyazlaştırmak için limonlu suda 5 dakika kadar bekletin. 2 kaşık tereyağında unu 2 dakika kadar kavurun. Sonra yavaş yavaş sütü ekleyin ve durmadan karıştırın. Suyu süzülmüş patlıcanlarımızı tavaya ekleyip karıştırarak 10 dakika kadar kavuruyoruz. Sonra tuz ve kaşarı ekleyip kaşarlar eriyinceye kadar kavurun. Mikser ile çırpın ve homojen bir karışım elde edin. Bu halde de 5 dakika kadar kavurun. Etin de altını kapatın. Yemeğimiz hazır. Alta patlıcanları üste etleri koyarak fotoğrafta görüldüğü gibi servis yapın. Afiyet olsun.

13 Nisan 2007 Cuma

ÜZÜMLÜ CEVİZLİ KEK

Ofis arkadaşlarımın isteği üzerine (aslında başka şeyler istediler ama şartlar bunu gerektirdi, istekler başka bir zaman gerçekleştirilecektir!) dün akşam onlara kek yaptım. Oldukça maceralı bir pişirme süreci sonunda güzel bir kek ortaya çıktı. İlk başta eyvah kaybettik keki, bitti, gitti diye hayıflandım! Çünkü fırını yanlışlıkla ızdara modunda çalıştırmışım. Balıkları ızgara modunda pişirdiğimiz için fırın o ayarda kalmış. 15 dakika falan sonra fark ettim durumu. Kekin üstü kızardı ama içi ve altı pişmedi. Neyseki sonraki müdahaleler (kekin üstüne kapak örtüp, fırın moduna geçerek) sayesinde kurtarma operasyonu başarılı geçti ve sonuç ortada. Eşim ben fotoğraf çekmeden dayanamayıp bir dilim yediği için yukarıdaki görüntü ortaya çıktı. :)
İçindekiler:
  • 3 adet yumurta
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı süt
  • 1 su bardağı sıvı yağ
  • 1 su bardağı iri kırılmış ceviz
  • 1 su bardağı üzüm
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilya
  • 2,5 su bardağı un

Yapılışı: Yumurta ve şekeri beyazlaşıncaya kadar çırpıyoruz. Süt ve yağı ekleyip çırpmaya devam. Unu, kabartma tozunu ve vanilyayı ekleyip karıştımaya devam. Son olarak una buladığımız ceviz ve üzümlerimizi de keke ekliyoruz. Una bulamamızın sebebi kekin içine homojen dağılmalarını sağlamak. Yağlanmış kek kalıbına döküp, ~170 dereceye ısıtılmış fırında (aman fırının moduna dikkat!) 50-55 dakika kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun.

10 Nisan 2007 Salı

3x3 OYUNU

Öncelikle yeni bloglar arası oyuna beni davet eden Selenciğim, çok teşekkür ederim. Meslektaş olduğumuzu da söylemeden geçemeyeceğim. :)
Yeni bir blog kullanıcısı olarak ilk oyunum. Elimden geldiğince oyunun kurallarına uymaya çalışacağım. Yeni olduğum için tanıdığım çok blog yazarı yok, olanlar da oyuna daha önceden dahil edilmiş. Ayrıca bu aralar işlerim çok yoğun. Bu nedenlerle ben 3x1 olarak bu oyuna katılacağım. Beni madur görün. :)


Bulgur pilavımı blog dünyası ile tanışmama vesile olan sevgili Lamacığım'a hediye ediyorum. G yurdundaki günlerimizde Lama'nın elinden birçok kez lezzetli pilavlar yedim. Onların hatırına bulgur pilavım Lama için. :)



İkincisi sevgili arkadaşım Ebru (Deniz Esintisi) için. Onun yemeklerini yakından takip ediyorum. Tiramisu tarifini çok sık kullanır oldum. Herkes çok beğeniyor. Dikkatimi çeken Ebru'nun balık tarifi pek vermemesi. Acaba balık sevmiyorlar mı diye beni düşündürdü. O nedenle nar gibi kızarmış tekirleri ona hediye ediyorum. Bu ay tekir ve barbunya zamanı. Balık delisi bir aile olarak hem sizleri bilgilendireyim hem de Ebru'ya balık yapması için vesile olayım istedim.

Son olarak da kısırımı sevgili arkadaşım Pembeli'ye hediye etmek istiyorum. Blog dünyasına atım attığım ilk günden beri güzel yorumları ile beni yalnız bırakmadığın için çok teşekkür ederim. Tarifleri koymaya vaktim olmadığı için resimleri koydum sadece. Zaten hepsi bilinen kolay yemekler. :) İlgilenenlere ayrıca veririm sonra.



Gelelim soruların cevaplarına. :)

1.1. Daha önce yaşadığınız 3 şehir?
Salihli, İzmir (abimler yaşıyor, ben de yaşadım sayılır), İstanbul (şu an yaşıyorum)

1.2. Tatil için gittiğiniz, gördüğünüz ve önermek istediğiniz 3 yer?
Assos, Cannes, Paris

1.3. Yaşamak istediğiniz (görmediğiniz de olur) 3 şehir?
Salihli, İzmir, İstanbul

2.1 Şu an ki mesleğiniz nedir?
Türkiye'de bir üniversitede endüstri mühendisliği doktorası yapıyorum, araştırma görevlisiyim.

2.2. Dünyaya yeniden gelseydiniz, hangi mesleği yapmak isterdiniz?
Ege'nin sahil köylerinden birinde pansiyon işletmek isterdim.

2.3 "Kesinlikle ben yapamazdım" dediğiniz meslek nedir?
Doktorluk; eşimin bir operasyonundnna sonra pansumanı sırasında bayılmışlığım vardır. :)

3.1. Yaşam felsefenizi oluşturan sözlerden biri?
Her işte bir hayır vardır!

3.2.Bir kitaptan alınma, çok sevdiğiniz bir cümle veya paragraf veya bölüm?
"Bir çömlek seviyorsan, çömlek sevdiğini bil; ona olduğundan daha fazla değer verme!"

3.3. Çok sevdiğiniz bir şiirin bir parçası?

ANLATAMIYORUM

Ağlasam sesimi duyar mısınız
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerin kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Herşeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum...


ORHAN VELİ KANIK

4 Nisan 2007 Çarşamba

KIYMALI POĞAÇA

Evde kavrulmuş kıymam vardı, onu değerlendirmek için poğaça yapayım dedim. Minik Kuşum neden peynirli yapmadın diyecek biliyorum. :) Sen gel bize ben sana peynirli ve patatesli yapıcam. Bu arada sen gelince yapılacaklar listesine bakıyorum da amma çoğaldı. Benim işim çok. Eee bi kere de söz verdik, yapıcaz kuşuma. Hele o gelsin neler yaparız neler. :)
Kıymayı bozmadan değerlendireyim istedim. Ayrıca haftaiçi sabahları kahvaltıyı işte yaptığımız için poğaça çok ideal olacaktı. Bir taşla iki kuş vurdum. Çok da leziz olmuş poğaçalar. Eşim çok sevdi. Benim ölçülerle 15 adet poğaça çıkıyor. Az olsun, misafir yok çok bekleyip bozulmasın demiştim. Ama öyle güzel olmuş ki yetmedi bile bize.:) Bundan sonra iki ölçü yapmalıyım.
Tarif annemlerden. :)
İçindekiler:
  • 2 yumurta
  • 1 çay bardağı yoğurt
  • 1/2 paket margarin
  • 1 fincan limon
  • 1 adet kabartma tozu
  • Alabildiğince un
  • 150 gram kadar kavrulmuş kıma
  • Baharat
  • Çörek otu

Yapılışı: Yumurtalardan birinin sarısını üstüne sürmek için ayırıyoruz. Diğer yumurtayı, yoğurdu ve ocakta eritilip soğutulmuş margarini karıştırıyoruz. Limon suyumuzu, kabartma tozumuzu ve unu ekleyip yoğuruyoruz. Elimize yapışmayacak duruma geldiğinde un eklemeyi kesiyoruz. Küçük parçalar alıp, arasına baharatlı kıyma karışımımızdan koyuyoruz. Tepsinin üstüne yağlı kağıt serip, poğaçalarımızı üstüne diziyoruz. Poğaçaların üzerlerine ayırdığımız yumurta sarısında sürüp, çörek otu ekleyip ~170 derece fırında kızarıncaya kadar pişiriyoruz. :)

2 Nisan 2007 Pazartesi

KESTANELİ PASTA


1 Nisan Kayınvalidemin doğum günüydü. Onun için yukarıda gördüğünüz kestaneli pastayı yaptım. :) İlk pasta deneyimimdi, şekli çok munatazam olmadı sanki ama yine de başarılıydım. Eminönü'nden aldığım kahverengi ayıcıklar da pastama ayrı bir güzellik kattı. . .


İçindekiler:
  • 1 adet kakaolu pastaban
  • 1 paket krem şanti
  • 1 paket vanilyalı Crem'ole
  • 500 ml soğuk süt (krema için)
  • 200 ml soğuk süt (keki ıslatmak için)
  • 15 adet kestane
  • 2 paket sütlü çikolata (160 gr)
  • Yağlı kağıt
  • Pasta süsleme şekerleri

Yapılışı: Önce kestanelerimizi haşlayıp, kabuklarını soyuyoruz. Çatal yardımı ile kestaneleri eziyoruz. Krem şanti ve Crem'oleyi çırpma kabına alıp 500 ml soğuk süt ile çırpın. İstediğiniz koyuluk kıvamına gelinceye kadar çırpın. Kekin alt parçasını 100 ml süt ile ıslatıp pasta altlığımızın üstüne yerleştiriyoruz. Kremanın yarısını ıslattığımız kekin üstüne sürüyoruz. Kestanelerin yarısını da kremanın üstüne serpiştiriyoruz. Kekin üst parçasını da süt ile ıslatıp, diğer parçanın üstüne kapatıyoruz. Kalan kremamızı kekin üstüne ve kenarlarına sürüyoruz. Üstün kalan kestaneler ve rendelenmiş çikolata ile süslüyoruz. İsteğe göre kremadan bir kısım ayırıp, kakao ile karştırıp süslemeler yapabiliriz. Son olarak da çikolatalarımız benmari usulü eritip, Mavi Pire'nin tarif ettiği gibi kenarları kaplıyoruz. Benimki çok güzel olmadı. İlk denemem ya yağlı kağıdı çıkarıken kırıldı çikolatalar. Ama kötü de durmadı. :) Bundan sonra çikolatayı daha kalın sürersem işlem tamam olacak. Benim ki biraz ince kalmış. Üstüne rendeleyeceğim diye çikolatadan çalmıştım, eksik olunca ince oldu. Dolapta dinlendirip, afiyetle yiyiyoruz.

Çok vaktim olmadığı için kremayı hazır malzemelerle yaptım. Bundan sonra inşallah kendi kremamı kendim yapıcam. Bu sefer biraz tembellik yaptım. Kusuruma bakmayın...